İslam baskı ve zorlamadan uzak, barış ve hoşgörü dinidir
Son dönemlerde birtakım çevrelerde İslam ahlakı hakkında yanlış bir izlenimin hakim olduğu görülmektedir. Kuşkusuz ki bu durum, din ahlakı hakkındaki bilgi eksikliğinden ya da hatalı bilgilendirilmelerden kaynaklanmaktadır. Bu izlenime sahip kişiler, kendilerine “din ahlakına gore yaşayan bir toplumun baskı altında yaşayacağı” yanılgısı telkin edildiği için bu üstün ahlakın bir topluma getireceği güzellikleri gereği gibi fark edememektedirler. Oysa bu yanlış düşüncenin aksine, Yüce Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği ahlak, baskıdan ve zorlamadan uzak, sevgiye, saygıya, hoşgörüye, adalete dayalı üstün bir ahlaktır. Bunun bir sonucu olarak da islam tarihi, değerli Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav)’in ve diğer İslam büyüklerimizin her fikirden ve inançtan insana karşı hoşgörü örnekleri ile doludur.
Hakkı Batıl, Batılı Hak Göstermek Deccal’in Oyunudur
Ahir zamanda insanları inkara sürükleyen, din ahlakından uzaklaştıran, insanlar arasında fitne ve kargaşa çıkmasını sağlayan her türlü ideoloji ve düşünce sistemi, hadislerde yeryüzünde kötülüğü organize edecek kişi olarak bildirilen Deccal’i temsil etmektedir. Deccal kelimesinin sözlük anlamlarından biri de "hak ile batılı karıştıran, sözü süsleyip batılı hak gösteren"dir. Deccal'in doğruyu yanlış, yanlışı doğru; iyiyi kötü, kötüyü iyi gösterdiğine işaret eden hadislerden bazıları şu şekildedir:
“Sonra Deccal çıkacak, beraberinde bir ırmak ve bir ateş bulunacaktır. (Onu inkar edip) Ateşine düşenin sevabı vacip olacak, (ona iman edip) ırmağına düşenin ise günahı vacip olacaktır. 1
“Şüphesiz beraberinde bir cennet ve bir cehennem (diye isimlendirdiği iki ırmak) bulunması da onun fitnesidir. Aslında cehennemi bir cennet olup, cenneti de bir cehennemdir... 2
Hadislerde de belirtildiği gibi, Deccal'in insanlara iyi olarak tanıttıkları aslında onların kötülüklerine ve hatta felaketlerine neden olacak şeylerdir; onlara kötü gibi gösterdiği değerler ise aslında onların iyiliklerine ve menfaatlerinedir. Ne var ki insanların bazıları, olayları Kuran ahlakına ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine göre değerlendirmedikleri için, Deccal'in kendilerini iyiliğe çağırdığını sanarak ona tabi olacak ve asıl tabi olmaları gerekenlerden yüz çevireceklerdir. Bunun ne kadar büyük bir hata olduğunu ise, Deccal'in oluşturduğu zulüm ortamı sayesinde anlayacaklardır. Bu nedenledir ki, Peygamberimiz (sav) insanları uyarmış ve Deccal'in kötü olarak gösterdiği şeyin iyi olduğunu bilerek hareket edilmesi gerektiğini bildirmiştir:
“Deccal çıkar. Beraberinde su ve ateş vardır. İnsanların su olarak gördüğü yakıcı bir ateştir. İnsanların ateş olarak gördükleri de soğuk ve tatlı bir sudur. Sizden her kim bunu idrak ederse ateşi tercih etsin; kendini ateşe atsın. Aslında o tatlı ve güzel bir sudur.” 3
Elbette Deccal'in bu hilesini en fazla kullanacağı konulardan biri, kendince din ahlakını kötü, kötülüğün kaynağı olan Deccaliyet sistemini iyi göstermesi olacaktır. Kuran ahlakını yeterince bilmeyen ya da tam anlamıyla yaşamayan insanlar, farkında olmadan Deccal'in din aleyhinde yürüteceği bu propagandaların etkisi altında kalabilir, İslam ahlakı hakkında asılsız ve yanlış düşüncelere kapılabilirler.
Deccal’in dikkat çekici özelliklerden biri de böylesine çirkin bir tutum içerisindeyken dahi "iyilik yapmak amacında olduğu" yalanını söyleyebilmesidir. Hadislerde işaret edildiğine göre Deccal, yeryüzünde kötülüğü yaygınlaştırmayı hedeflemesine rağmen insanların iyiliğini istediğini öne sürecektir. Şüphesiz bu büyük bir yalandır. Samimi olarak iman edenlerin, Deccal'in din ahlakından uzak bir hayata, ahlaksızlığa ve kötülüğe olan bu çirkin davetine karşı verecekleri cevap ise açıktır. Ayette şöyle bildirilmiştir:
Kaynak:
1 Ebu Davud, Fiten 4244, 2/497; İbni Ebi Şeybe, Musannef, Fiten: 5, 8/591 2 İbn-i Mace, 4075, 4076; Tırmizi, Fiten: 59, no. 2240, 4/510 3 Müslim; Büyük Fitne Mesih-i Deccal, Saim Güngör, s. 13 |
“Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver.” (Kaf Suresi, 45)
"Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır..." (Bakara Suresi, 256)
İslam’da Zorlama ve Baskı Yoktur
İslam, insanların düşünce ve yaşam özgürlüğünü sağlayan ve güvence altına alan bir dindir. Yüce Allah insanlar arasında gerginliği, anlaşmazlığı, birbirlerinin hakkında olumsuz konuşmayı ve hatta olumsuz düşünceyi (zan) dahi engelleyen ve yasaklayan hükümler indirmiştir. En önemlisi de her türlü eksiklikten münezzeh olan Rabbimiz şiddet eylemlerini kesinlikle yasakladığı gibi, insanların üzerinde fikri olarak en ufak bir baskı kurulmasını dahi yasaklamıştır:"Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır." (Bakara Suresi, 256) |
“De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur."” (İsra Suresi, 81)
"Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin."
(Gaşiye Suresi, 21) |
DİNDE BASKI VE ZORLAMA YOKTUR - Ebru Altan
Din insana pek çok güzellik sunar. Bu güzelliklerin en başında sevgi ve saygı gelir. Herkes karşı tarafın inancına saygı duyar. Herhangi bir baskı, zorlama olamaz.
İnsan aklını ve vicdanını kullanarak Allah’ın yüceliğini ve büyüklüğünü kavrayabilir, bu gerçeği Allah Kuran’da belirtmiştir. Hiç kimse bir başkasına dini zorla ve baskıyla kabul ettiremez. Allah’ın “iyiliği emret, münkerden sakındır” (Lokman Suresi, 17) hükmü gereği sadece insanları güzel sözle Allah’ın yoluna davet ederler. İmanı kalbe yerleştirecek olanın Yüce Rabbimiz Allah olduğunu unutmaz ve herkesi seçiminde özgür bırakırlar..
Baskı yoluyla yapılan ibadetler, korku ve zorlama ile gösterilen güzel ahlak elbette ki samimi olmayacaktır. Mesela bir insan baskı yöntemiyle İslam’a döndürülmeye çalışılırsa, baskı yoluyla ibadete zorlanırsa, bu onu bir müslüman yapmaz hatta tam tersine etki ederek, dine karşı ve zarar vermeye çalışan biri haline getirebilir.. Ve bu şekilde İslam’ın tamamen karşı olduğu bir yapı ortaya çıkar.
İslam ahlakının tebliğ edilmesi ve İslam’ın hükümlerinin, sunduğu güzel ahlakın tanıtılması her Müslümanın üzerine düşen farz ibadetlerdendir, fakat bu, Kuran’ın hükmüne göre, asla baskı yoluyla gerçekleşemez. Sadece insanlar dine davet edilir ve bu güzel sözle yapılır. Aynı şekilde Kuran, Hıristiyanlara da Musevilere de tebliğ edilir, fakat bu kişiler eğer kendi dinlerini yaşamakta ısrar ederlerse, artık Kuran’a göre, onlara yönelik bir zorlama söz konusu olamaz.
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)